Monday, February 23, 2009

Kadın ve şeytan hakkında mükemmel bir yazı



İnsanlığın ilk var olduğu dönemde, adamın biri şeytanı yakalamaya karar vermiş. Ancak bunun için 40 yıl Tanrı’ya ibadet etmesi gerekiyormuş. Karısıyla, dostlarıyla ve bütün dünyayla ilişkisini kesmiş, kendisini ibadete adamış. 40 yıl sora Tanrı, ibadetinin karşılığı olarak ona ağzı kapalı bir şişenin içinde şeytanı sunmuş.

Artık özgürmüş adam. Dünyada neler olup bittiğini görmek, nelerin değiştiğini öğrenmek için sabırsızlanıyormuş. Şişeyi karısına teslim etmiş, ona iyi sahip olmasını söylemiş ve dışarıya çıkmış.

Kadıncağız şeytanı çok merak ediyormuş.Ve merakına yenilip şişenin ağzını açıvermiş ve…

Açar açmaz da şeytan şişeden fırlayıp çıkmış ve gülmeye başlamış. “Merakına engel olamadın ve kocanın 40 yıllık emeğini boşa çıkardın” diye alay etmiş kadınla. “Yok canim” demiş kadın. “Sen hiç o şişenin içinde olmadın ki”. “Nasıl olur?” diye haykırmış şeytan. “Sen de gördün. Şişeden çıktım ben!” “Hiç o şişenin içinde değildin, inanmıyorum buna. Nasıl küçücük şişeye girebilirsin ki?” Kafası atmış şeytanin . “Gireyim de gör!” demiş ve yeniden şişenin içine girivermiş. “İşte böyle.”

Adamın şeytanı hapsetmesi 40 yılını, kadının ise yalnızca 5 dakikasını almış. Şeytan da söyle isyan etmiş Tanrı’ya: “TANRIM, MADEM KADINI YARATACAKTIN, O ZAMAN BENİ NEDEN YARATTIN?
Devamını Oku »

Saturday, February 14, 2009

Sevgililer gününü sevgilisiz geçirmek ve Bahar ayları



Bugünü 26 yıldır yalnız geçirmiş ve iki defa tam dolu geçirecekken ayrılıp yine yalnız geçirmek durumunda kalan bu güzel insan bir kaç naçizane teşhis bulunmak istiyorum güzel dostlarım.neden sevgililer günü yaklaşırken sevgilimiz olmayınca içimizi garip bir his alır?..ve neden bahar aylarına girince kendimizi yalnız hissederiz neden yazın tatil yerleri birbirini seven insanlarla dolar bunu her yıl bu dönemlerde kendime sorarım aynı zamanda araştırırım.ve bu masumane araştırmalarım sonucunda bir kaç veriyi ulaşmış bulunuyorum ve başlıyoruz...
1.Bu olay ( sevgililer günü ) bize dikte ediliyor sanki o günü kutlamazsak hediye almazsak sevgilimizi sevmiyormuş gibi bir izlenim dogrutuluyor.
2.Ve insan oglu nedense hediye almayi çok seviyor halbuki 365 günün herhangi bir günü alınacak bir hediye sevdigimize onu cok daha mutlu edecegini hepimiz biliriz.
3.Biyolojik sebepler : biliriz ki şubatın ortası baharın başlangıcıdır.bu da demek oluyorki havaların ısınması ile birlikte vücudumuzda bir takım kimyasal reaksiyonların olabilecegi teorisini güdüyorum.bu sebeple bu doneme sevgilimize hediye alup onun gönlünü alarak baslamak istiyoruz > ne mantık ama (:
Bu 3 genel sebebi ele alırsak olayın tamamen içsel durumlarımız ve ticari kaygıların ortaya cıkardıgını buluyoruz.peki bu valentine amca bunları düşünemedimi diyorsunuz.elbette düşündü.zaten hikayeyi okuduktan sonra yani boyle bir olayın ortaya cıkışı hikayesi son derece mantıklı ve halk için.ama sonradan sonraya ticari ve kimyasal kaygılarımız tarafından basitleştirildigini düşünüyorum.bence insan yalnız değildir tam tersi kendini yalnızlaştırıyortur.yalnızlık tamamen yaratıcıya mahsusdur.uzayda yalnız degildir evrende değilgidr kısacası madde yalnız olabilme ihtimali yoktur.sebep var ise orada neden de vardır.bu baglamda boyle bir günü yalnız geçirmek diye bir sey yoktur.sadece yersiz empoze edilen duyguların bizdeki etkilerinden baska bir sey degildir.

nice yalnız geçen sevgililer gününe güzel dostlarım (:
Devamını Oku »

Friday, February 6, 2009

Türk Olmak



Aslında çok şeydir, Türk olmak. Türk olmak, Osmanlı´nın borcunu ödemektir. Hovarda babanın borçla yaşayan evladı gibi. Kosova´da ve Bosna´da, Batı Trakya´da ve Makedonya´da bilmem kaç asır geçmişte kalan meselelerin hesabını vermektir.

Türk olmak, Kıbrıs´ta, Hocalı´da, Anadolu´da ve Balkanlar´da soykırıma uğrayıp karşılığında yapmadığın soykırımla suçlanmaktır. Türk olmak , faşist olmaktır, vatanına, milletine, tarihine sahip çıktığında demokrat ve çağdaş olmaktır, vatanına, milletine, tarihine sövüldüğünde… Türk olmak, lisanının Avrupa´da yasaklanmasıdır ve yine Türk olmak kendini ve derdini anlatamamaktır. Avrupa´da hor görülmek Türk olmaktır, ataların bir çok asır önce Viyana´yı kuşattığı için ve hoş görülmemektir, tabii ki - sadece kuşatıp; Napolyon gibi bütün Viyana´yı yakmadığın için.

Türk olmak, Selanik´te Pontus Anıtı´nın, Viyana´da çiğnenen yeniçeri minberinin ve Malta´da papazın üzerine bastığı Türk bayrağı heykelinin önünden geçmektir. Türk olmak zordur, çetindir ve eziyetlidir. Üç kıtadan dönüp bir küçük yarımadada misafir muamelesi görmektir. Sayısız imparatorluk kurmak Türk olmaktır, aynı zamanda sayısız imparatorluk yıkmak da Türk olmaktır.

Türk olmak, Arabaya koşulan ilk atın vatanında, ilk yazılı antlaşmanın imzalandığı yurtta, yazının bulunduğu, paranın icat edildiği, her metrekaresinden bereket fışkıran bu yurtta, kalkınmak için yabancı sermaye beklemektir. Türk olmak; Truva´dan bu yana, Sümer´den bu yana serpilerek gelse de, tarihten eski bu topraklarda, bütün zamandan damıtılarak gelen yüksek değerlerine rağmen, bir haftalık hafıza ile yaşamaktır. Doğu Roma´yı da Batı Roma´yı da yıkıp yeni Roma olan AB´ye girmeye çalışmaktır, Türk olmak.

Türk olmak, Mostar´da köprüdür, Kerkük´te kaledir, İstanbul´da Kızkulesi´dir, Anadolu´da buğdaydır, Çukurova´da pamuktur, Ege´de tütün, Karadeniz´de fındık, Trakya´da ayçiçeğidir.

Türk olmak, Çanakkale´de ölmektir. Çanakkale´de ölmeden önce düşmana su vermektir, onun yaralısını sırtında kendi hastanesine taşımaktır. Düşmanın ardından rahmet okumak, anlısından helallik almaktır. Sabahları odana rahmet dolsun diye, cami açmaktır. Kar yağdığında kayak yapmayı değil, evsizleri düşünmektir. Balkon köşesine kuşlar için, kışın ekmek kırıntısı, yazın su koymaktır. Yağmura rahmet, kara bereket diye bakmaktır.

Türk olmak, harap bir ülkede, zengin ülkelerin müstemlekesini reddedip tahtadan kılıç ve ipten üzengi ile paylaşacak ve sahiplenecek tek varlığı fakirlik olmasına rağmen, yedi düvele meydan okumaktır. Türk olmak, askere davul-zurna ile uğurlanmaktır, belki de dönmeyeceğini bilerek. Türk olmak, annenin şehit oğlunun ardından ´Bir oğlum daha olsun, onu da vatan için göndereceğim´ demesidir. Babanın gözyaşlarını tutarak, tabutuna son kez dokunurken ´Vatan sağ olsun!´ demesidir.

Türk olmak, ´Türk çayında radyasyon olmaz!´ yalanları ile ´Gusül abdesti alana AIDS bulaşmaz!´ diyenler ile yaşamaktır. Her hükümetin enkaz devraldığı, ama asla ardında enkaz bırakmadığı ülkede olmaktır. Türk olmak, ecdadın yaşadığı kıtlıktan dolayı, çayın yanında gelen şekerden fazla olanı garsona geri vermektir. Ayni nedenle Türk olmak, yemeği ziyan etmekten korkmaktır. Göz hakkına, diş kirasına saygıdır.

Türk olmak, evindeki bir kap aşın yarısını Tanrı misafirine vermektir. Kendi yerde, misafiri döşekte yatırmaktır, Türk olmak. Türk olmak, milli maçta ağlamaktır. Ayhan Işık´a, Belgin Doruk´a aşık olmaktır. Türk olmak, aşkını ölesiye sevmektir. Aşkı için ölmektir, öldürmektir. Sevdiceğinin elini bir kez tutamadan, toprağa girmektir. En güzel aşk şiirlerini yüreğinde hissetmektir. Eşkıyaya türkü yakmaktır, Türk olmak. Milletine sövmektir, ama başkasına sövdürmemektir, Türk olmak.

Türk olmak, Yunus´u bilmektir, Aşık Veysel´i sevmektir. Mevlana´yı, Haci Bektaş-i Veli´yi ve Hoca Yesevî´yi tek bir satırını okumasa da yüreğinde taşımaktır. Türk olmak, saz çaldığında, ney üflendiğinde, kös dövüldüğünde ve kaval çaldığında, yüreğinin derinlerinde bir sızı sezmektir, bir de Yemen Türküsü´nde... Hayatın sana verdiklerine ´Nasip´, vermediklerine ´Kısmet´ demektir. Her işin ´Hayırlısına´ inanmaktır ve ağlamamak için çok gülmekten çekinmektir.

Türk olmak, Asya´da batılı, Avrupa´da doğulu diye tepki görmektir. Irk sözünü bilmeden yaşamak, yaradılanı Yaradan´dan ötürü sevmektir. Magazin programları ile dizilerin arasına sıkışsa da, silkinip üzerindeki ölü toprağını atabilmektir. Türk olmak, mahalle maçı için aynı saatte on kişi buluşamazken, milyon kişinin bir araya gelmesidir. Tavla oynarken bile kavga ederken, milyon kişinin kavga etmeden gösteri yapabilmesidir.

Türk olmak, buhran zamanında Arjantin´de de mağazalar yağmalanırken, daha ağır buhranda sıraya girerek, sorumlusuna en ağır cezayı tek bir cam kırmadan sandıkta kesmektir. Türk olmak, en zayıf gününde bile dünyaya meydan okumak, en dertli gününde bile her ufunetin bir şafakta biteceğini bilerek tevekkül göstermektir. Zor iştir Türk olmak. Türk olmak Anadolu´da her düşen yağmur damlasına hamdetmek, her çıkan başak için şükretmektir. Türk olmak, medeniyetler mezarlığı Anadolu´da dik durabilmektir.
Devamını Oku »